9 Mayıs 2008 Cuma

ANNEM

ANNEM

Küçük bir çocuk iken.
Sevgi ile baktı annem.
Hasta iken başucumda.
Bana dua etti annem.

Ben üzüldüm,o ağladı.
Çileleri çekti annem.
En sıkıntılı anımda.
Ellerimi tuttu annem.

Çok zaman acı çekti.
Yine hep güldü annem.
Kendi hasta olsa da.
Bizlere hep baktı annem.

O yemedi yedirdi.
Bayramlarda güldü annem.
En güzel yıllarını da.
Bizler için verdi annem.

Üzdük onu çok zaman.
Ne küstü,ne kızdı annem.
Güzel olan her şeyi de.
Yüreğime yazdı annem.

Ödenir mi senin hakkın?
Ödenir mi yaptıkların?
Bilmeden kırdık ise.
Helal eyle güzel annem.

Erdal DEMİR

EĞER İÇİNDEN GELİYORSA GÜLMEK

EĞER İÇİNDEN GELİYORSA GÜLMEK

Haydi gül gülebilirsen
Hem de katıla katıla gül
Hatta kahkaha at istersen
Eğer içinden geliyorsa gülmek

Haydi gül gülebilirsen
Savaşları, gözyaşlarını görüp
Açlıktan ölenlerin olduğunu bilerek
Haydi gül gülebilirsen

Haydi gül gülebilirsen
Düşünme yaşanan acıları
Kafana takma dramları
Haydi gül gülebilirsen

Haydi gül gülebilirsen
Benim içimden gelmiyor işte
Kanlar akarken savaşta
Haydi gül gülebilirsen

ERDAL DEMİR

DEĞİŞİYOR BÜYÜYÜNCE ÇOCUKLAR

DEĞİŞİYOR BÜYÜYÜNCE ÇOCUKLAR

Bir çocuk kalbiyle yaşamak isterdim
Bir çocuk kalbiyle özgür
Bir o kadar da masumane ve hür

Ellerimde kına yakmak isterdim
Hani arifelerde küçük çocuklara yakılan kına gibi
Çılgınlar gibi koşmak sokakta
Ve de körebe oynamak isterdim sizlerle

Çiçek toplamak isterdim baharlarda
Gelincik, papatya, nergis ve lale
Bir demet yapıp sunmak isterdim annelere

Kışın kardan adam yapmak isterdim
Burnuna şöyle kocaman bir havuç takmak
Başında beresi, boynunda kaş koru olan
Bir çocuk olmak isterdim kızak kovalayan

Çocuk olmak isterdim
Yeniden küçük bir çocuk
Bir çocuk kalbinin
Heyecanını duymak isterdim içimde

Çocuklar gibi sevmek isterdim
Kavga yerine yüzlere gülen
Çiçek tutmak, sevgiyi dermek isterdim
Sevgisiz yüreklere

ERDAL DEMİR

SEVGİ DOLU YUNUSUM BEN

SEVGİ DOLU YUNUSUM BEN

Sevgi peşinde dağlar aştım
Yunus gibi dosta koştum
Bir yolcuyum şu dünyada
Yunus oldum dilde coştum.

Kah ağladım, kahsa güldüm
Sevgiyi tek dostum bildim
Zor olsa da gönül yolu
Sevgi dedim, sevgi buldum.

Gönüllere sevgi verin
Sevgi yaşamaktır derim
Vermek gerek tüm dostlara
Sevgi benim tek rehberim

Sevgisiz kalp ölüdür bil
Bu çağrıma kulak ver gel
Her şey biter sevgi kalır
Gel sende sevgiyi bul

Sevgi eker bağım benim
Sevgi kokar dağım benim
Bir yolcuyum şu dünyada
Sevgi dert ortağım benim

Bu ten ölür kalır sevgi
Ondan geçer her şey bil ki
Güller açar dost bağında
Canlar beni bilsin sevgi

ERDAL DEMİR

SEVGİ DAMLACIKLARI

SEVGİ DAMLACIKLARI

Bir sevgi damlacığı gülen yüzler, bir tebessüm
Bir taze gül goncası küçük yürekler, bir küçük fidan
Açar dağ başında yahut bir nehir kenarında bir küçük gonca
Unutma ki onlar! Kalplere sevgi saçan, birer sevgi damlacıkları

Bazen yaramazlık yapsalar , bazen bizleri üzseler de
Yine de gözlerinden eksik olmaz tebessümler
Ne de çabuk affettirirler o masum yüzleriyle kendilerini
Dünyanın en tatlısı o küçük sevgi damlacıkları

Kin, nefret, öfke nedir? Bilmezler, Bildikleri tek şey sevgi
Bakışlarında yoktur yalan, bir o kadar da masumane
Eğer bugün görüyorlarsa dünyada nefret ve savaş
Bütün suçlusu biziz çocuklar! Sizler ise sevgi damlacıkları
Gelin bugün el ele verin çocuklar, haydi koşun gelin
Gelin bir olun birlik olun, sizler güldürün dünyayı
Gelin gülmeyi unuttuğumuz hayata, öyle bir kahkaha atın ki!
Gülüşünüz umut olsun sizler ise sevgi damlacıkları

Ağlayan tek bir çocuk kalmasın ne olur? Gülsün yüzler
Birer kır çiçeği olun bazen menekşe, bazen ise papatya
Hiç solmasın renginiz, bir gonca olun yada yediverenlerden bir buse
Dünyanın en güzel çiçekleri siz olun sadece siz sevgi damlacıkları

Erdal DEMİR

KARAMAN’DA DOYAMADIM

KARAMAN’DA DOYAMADIM

Tatlı sulu elmasına
Ermeneğin helvasına
İnsanların en hasına
Karaman’da doyamadım

Şu tahanlı lavaşına
Banınca tirit aşına
Kışınsa arabaşına
Karaman’da doyamadım

O etli bulgurcasına
Dolmasına, callasına
Dekeçatı yaylasına
Karaman’da doyamadım

Tatlı gülen yüzlerine
Sevgi dolu sözlerine
Yaylanın o yazlarına
Karaman’da doyamadım

Sularının akışına
Şu Göksunun bakışına
Kekliğinin ötüşüne
Karaman’da doyamadım

Aktekkenin çınarına
Billur gibi pınarına
Neyin o yanık narına
Karaman’da doyamadım

Kokulu kekik balına
Kirazındaki alına
Parkında al gülüne
Karaman’da doyamadım

ERDAL DEMİR

KARAMAN’DIR MEMLEKETİM

KARAMAN’DIR MEMLEKETİM

Al yazmalı yarenleri
Yürektendir sevenleri
Sevgi söyler erenleri
Karaman’dır memleketim

Selam olsun erenlere
Sevgileri derenlere
Derim ki şu soranlara
Karaman’dır memleketim

Sevgi özenmiş söze
Türkçe nakşolmuş öze
Selam olsun benden size
Karaman’dır memleketim

Yunus Emre, Mevlana’yım
Ben sevgiden yanayım
Sizlere sevgi sunayım
Karaman’dır memleketim

Karaman’ı söyler özüm
Sevgi doludur sözüm
Sen kışım, baharım, yazım
Karaman’dır memleketim

Karaman’ın yayla, bağı
Al ile mordur dağı
Sorar isen Karadağ’ı
Karaman’dır memleketim

Zeyve, Divle, Dekeçatı
Karadağ’ın yahşi atı
Türk dilinin saltanatı
Karaman’dır memleketim

ERDAL DEMİR

5 Mayıs 2008 Pazartesi

BU DÜNYANIN TEK SORUMLUSU BİZİZ

BU DÜNYANIN TEK SORUMLUSU BİZİZ

Sevgiyi mahzenlere kapattık,
Dehlizlerde kuruttuk sevda çiçeklerini
Üzerini taşlarla örttük ki bir daha çıkmasın diye
Günden güne nasır bağladı katılaştı kalbimiz
Hissiz bir taşa döndük

Merhameti çoktan öldürdük
Vefayı sahipsiz bir mezara gömerek bir fatiha dahi yollamaz olduk
Doğruluğu ummanın akıntılarına kaptırıp, okyanusta kaybettik.
Güvendiğimiz dağlara çoktan karlar yağdı bile
Her gün hırsızlar türedi etrafımızda mantar gibi
Tüyü bitmemiş yetimlerin haklarını
Göz göre göre çalan hırsızlar

Hayatı paylaşmayı kendi benliğimize hapsettik
Etrafımızı göremez olduk dört duvara gizlenmekten
Kendimizden bile şüphelendik
Komşuda yangın çıktı kılımız bile kıpırdamadı
Bana gelmedikten sonra
Varsın ne çıkar! Diyecek kadar bencilleşti yüreğimiz

Yüzümüze öyle bir maske taktık ki
Suratımız görünmesin diye ebediyen gizledik
Kirlettik içimizdeki saf duyguları
Sevmediğimiz halde sever gibi göründük
Gülerken bile sahteydi gülüşlerimiz
Ha bu ara! Acımayı da kattık unutulmuşların arasına
Acılar karşısında duyarsız olmayı da öğrendik
Timsah gözyaşları döktük ağlarken bile
Yazık ki kutsal olan gözyaşlarını bile kirlettik elimizle

Reklamlarda kullandık yardım bahanesiyle saf insanlarımızı
Bir ekmek için ezdirdik çocuklarımızı
Donattığımız sofralarımızda zengin dostları ağarladık iftarlarda
Hatırlamaz olduk fakirleri şatafatlı sofraların sefasında
Ramazanlık yardımlar ise sonrasında kesildi
Komşumuzu aç uyuttuk, sahur vakitlerinde
Aç evladını uyuturken annelere bir kap yemeği bile çok gördük
Acılarla bıraktık onları uykusuz sabahlarda

Bayramlarda şık elbiselerle giyindik, çocuklarımızı da giydirdik
Komşu çocuğu ne giyiyor diye düşünemedik
Kapımızı çalarken bayram sabahında çocuklar
Hırsızdır diyerek açmadık, bir şekeri bile çok gördük
Dostları gezerken garipleri unuttuk,
Unuttuk komşuları, unuttuk yaşlı insanları
Kendi çocuğumuzun başını okşarken merhametle
Sokakta el öpmeye gelen çocuğu şefkatle okşayamadık
Kendi evladımız gibi bağrımıza basamadık yetimleri
Bayramlar anlamını yitirdi elimizde, ziyaretlerdeyse cılız kaldık
Vah ki! Vah bizler nasıl bir nesil idik! Ne hale geldik

Kabirlerimizi otlara, kurtlara, ağaçlardaki kuşlara teslim ettik
Ebemizi, dedemizi, neslimizi unuttuk
Arifeler de uğrar olduk kabristanlara
Bir yasin bile okuyamadık ruhlarına dostların
Gecelerimizden de çıkardık yazık Fatiha yollamayı
Oysa ne çabuk unuttuk daha dün
Daha dün musalladan yolcu ettiğimiz akrabamızı
Komşuda cenaze vardı, biz düğün telaşındaydık
Hayat devam ediyor dedik! Durmadık, eğlendik
Zıtlıklarla birlikte yaşamaya da alıştık, alıştırıldık
Ağlayanlar içerisinde, gülmeyi de becerdik

Hırs bürüdü ruhumuzu
Hep istemekle geçerken ömrümüz, vermeleri unuttuk
Oysa asıl verenin ne kadar karşılıksız verdiğini düşünemedik
Her şeyin emanet olduğunu düşünemeden istedik
Ev istedik, iş istedik, eş istedik
İstemeye gelen oldu mu varken yok dedik
İstedik aldık, doymalara bir türlü doymadık
Bir türlü bitmedi istemelerimiz
Her şeyimiz oldu yine istedik
Makam istedik, şöhret istedik, şehvet istedik
Bir yılan bile toprağı kanaatle yerken
Bizlerse kanaati unuttuk, şükrü unuttuk, yine istedik
Bir koyun isterken bin koyunumuz oldu
İstemenin dahi sınırı kalmayınca dünyada
Fezaya el attık onu istedik
Karnımız doyarken bile gözümüz doymaz oldu sofrada
Açları düşünmeden biraz daha dedik

Hep rahat güzel olsun hayatımız dedik
Yıllarca bu uğurda her şeyi bırakıp koca bir ömrü verdik
Rahatı bulunca geçmişimizi, etrafımızı unuttuk
Sıkıntıya düşünce isyan! Makam gidince feryatları savurduk
Bu yüzden dostları bile düşman gördük
Etrafımıza, çevremize saldırdık, olmadık hakaretlerle dolduk
Velhasıl hayatla bir türlü barışık olmadık, olamadık da
Yazık asıl güzel olanı! Asıl olan kul olmayı unuttuk!

Teravihlerde ve cumalarda doldurduğumuz camileri
Vakit namazlarında unuttuk
Seccadelerimiz tozlandı raflarda
Duaları darlıklara saklayıp
Başımız dara düşünce yalvardık, yakardık
Kılmadığımız namazlarımızı kılıp
Etmediğimizi duaları ettik, merhamet dilendik
Düzlüğe çıkınca yine gaflete daldık

İbadet ettik şuuruna varamadan geçirdik secdeleri
Yamadık dünyamızı batıl duygularla
Nefsimiz adına her şeyi mubah görüp
Fetvalar uydurduk kendimizi aldatmak adına
Yine utanmadık yalan yeminler ettik,
sevdiklerimiz üzerine kirlettik değerlerimizi edepsizce

Aileyi unuttuk, paylaşmayı, hoşgörüyü unuttuk
Televizyon dünyasına kaptırdık en değerli zamanlarımızı
Filmlerle dostluktan hasbıhali unuttuk
Evde yabancılaştık ailemizle, daldık yeni alemlere
Ne evlat babayı gördü, ne anne evladı
Film senaryolarında kaybettik paylaşmayı
Komşunun kapısı açılmaz oldu yıllarca
Pas tuttu yüreklerimiz gibi kapı kolları da

Ah o çocuklarımız, dünya tatlısı melek yavrularımız
Kaybettik onları yoğun işlerimiz arasında
Sevgiyi veremediğimiz gibi sevilmeyi de tattıramadık
Internet kefeler de kirlettik duygularını
Zalimlerin insafına terk ettik sevgilerini
Büyüttük biranda bitmeyen sınav maratonlarında
Büyüttük ama hayata hazırlayamadık hey hat!
Sevgisiz, mutsuz bir nesil istedik ve de başardık
Ellerimizle soldurduk nadide çiçeklerimizi
Hayallerini hazanlara kaptırdık

Bugün dünyada artıyorsa şiddet ve savaş
Kapkaççılar, dolandırıcılar ve de sahtekarlar
Bugün dünyada açlıktan ölümü bekliyorsa insanlar
Simsarlar pazarlıyorsa, zulmün zehrini zalimce
Haksızlıklar kanserli hücreler gibi sarmışsa damarlarımızı
Suçluyu başka yerde niçin aramaya kalkışıyorsun! Ey gafil nefsim!
Oysa yıllarca kendi içimizde beslemedik mi suçluyu
Arzularımızla büyütmedik mi? Canavarlaşan dünyayı
Şimdi feryatlar niye, nedendir bunca ettiğin vaveylalar

ERDAL DEMİR

BÖYLEMİ OLMALIYDI BU GENÇLİK

BÖYLEMİ OLMALIYDI BU GENÇLİK

Çirkeflik, arsızlık olmuş diz boyu,
Böylemi olmalıydı bu neslin soyu,
Bozuldu mu yoksa hamurun, suyu,
Bir gençlik çöküyor, bitiyor eyvah.

Arsızlık, yüzsüzlük almış gidiyor,
Gençlik geçmişiyle alay ediyor,
Bir şey yapılmalı nesil gidiyor,
Bir gençlik çöküyor, bitiyor eyvah

.Ne saygı kalmış ne de bir düzen,
Bir nesil ki her gün azdıkça azan,
Bir dolap dönüyor bu nesli bozan,
Bir gençlik çöküyor, bitiyor eyvah.

Arsızca değerlere küfür ediyor,
Birileri bu nesli fena güdüyor,
Uyanın artık beyler! Onlar gidiyor,
Bir gençlik çöküyor, bitiyor eyvah.

Vatan için can verdik, çarpıştık ezel,
Düştüğün aczine ne olur biraz da üzül,
Çoğusun diyor ki! Bu sözler gazel,
Bu gençlik çöküyor, bitiyor eyvah.

Analar, babalar sizedir sözüm,
Oyunlarla yazık gidiyor özüm,
Her gün artıyor yürekte sızım,
Bu gençlik çöküyor bitiyor eyvah!

Artık zamanıdır bir şey yapmanın,
Nesi güzel doğru yoldan sapmanın,
Vakti midir? Şimdi özden kopmanın,
Bir gençlik çöküyor, bitiyor eyvah!

ERDAL DEMİR